KENDİLERİNİ AYDIN SANAN YAVŞAKLAR
Necdet Topçuoğlu
Yavşak derken argolar alemindeki, yılışık, yalaka ve geveze olanlardan değil, hayvanlar alemindeki 'bit' in yavrusu yavşaktan söz ediyorum. Koyunun yavrusu kuzu ise, bitin yavrusu da yavşaktır. Kuzu deyince haz duyanın, yavşak deyince mutsuz olmasının anlamı yoktur. Sonuçta her ikiside hayvan yavrusudur. Aradaki fark, fayda zararar konusudur. Koyun faydalıdır et ve süt verir, bit zararlı bir parazittir, bedenimizden faydalanır. Kuzu gelecekte koyun olup, faydalı olacaktır. Yavşak ise zararlı bir bit olmaya adaydır. Bu nedenle topluma zararlı olanlara kuzu diyecek halimiz yoktur. Zarar verene yavşak demek dürüst bir ifadedir.
Son zamanlarda kendilerini “aydın” zanneden fakat kendi önlerini bile göremeyen "yavşaklar" kanal kanal dolaşarak ülkemizin ve ulusumuzun geleceği hakkında ahkam kesmektedirler. Bilerek ya da bilmeyerek bu parazitlerin ülkemize verdikleri zarar konusunda en az onlar kadar ekranlarını onlara açan televizyon kanallarının da sorumluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle bugünkü yazımda kimlere aydın denilebileceği konusuna, kendi penceremden açıklık getirmeye çalışacağım.
Bırakınız aydın olmayı, aydını tarif etmek bile son derece cesaret isteyen bir konudur. Bana göre aydın; kendisini aşmış, kişisel egoları bulunmayan, duygularının esiri olmayacak kadar gerçekçi, edindiği bilgi ve tecrübeleri hiçbir ayrım gözetmeden önce kendi yurttaşlarının, sonrada insanlığın hizmetine tarafsız ve önyargısız bir şekilde sunan kişidir. Bu tanımı yaparken kendimin bu tanıma uyup uymadığını çok düşündüm. Ancak bu tanıma uyduğumu söyleyecek kadar cesur olmadığımı biliyorum. Halk arasında “cahil cesur olur” diye bir söz vardır. Bu sözü hatırlayarak en azından cahil olmadığım kanaatine vardım.
Aydın diye adlandıracağımız insanlar öyle nitelikler taşımalılar ki, bilginin ışığı ile parlamalı, saçtıkları ışıkla insanların önündeki karanlıkları aydınlatmalı ve insanların kapalı olan yollarını açmalıdırlar. Demek oluyor ki bir insanın aydın olma vasfının ortaya çıkabilmesi için, toplumsal sorunların derinleşmesi ve çözüm arayışlarının yoğunlaşması gerekir. İşte Türkiye tam bu dönemden geçmektedir. Millet olarak yaşadığımız coğrafya zor bir coğrafyadır. İçeride ve dışarıda çözüm bekleyen sorunlarımız artmıştır.
Türkiye'nin bu sorunların altından kalkabilmesi için sıra dışı bir yol göstericiye ihtiyacı bulunmaktadır. Ulu önder Atatürk “hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir” demiştir. Buradan hareketle ihtiyaç duyduğumuz yol gösterici aydınların, ilmi rehber edinen, iç ve dış sorunlarımızı doğru okuyabilen, uluslararası ilişkileri iyi tahlil eden ve milletimizi bu karmaşık sorunlardan esenliğe çıkarmak için çözüm üreten insanlar olması gerekir.
Diğer taraftan aydın olmak bağımsız, cesur ve sorumluluk sahibi olmayı gerektirir. Bağımsız olmalıdır çünkü hiçbir kişi ya da grubun etkisinde kalmadan bilimsel doğruları ifade edebilmelidir. Bildiklerini hiç kimseden korkmadan savunacak ve fikirlerinin arkasında duracak kadar cesur olmalıdır. Hiçbir gücün etkisinde kalmadan milletine karşı imanı gibi sorumlu olmalıdır. Aydın, siyaset üstü olmalıdır. Çünkü siyaset aydınların düşünme alanını daraltır.
Gerçek aydınların ikbal ve istikbal tasaları, hapishane korkuları, can dertleri yoktur. Onların sadece inandıkları doğruları, özgür ruhları ve kararlılıkları vardır. Bu özellikler herkese nasip olmaz. Onların sayıları azdır ama değerleri çok büyüktür. Sığacakları tek yer tarihtir. Öldükten sonra unutulmayacakları için bir anlamda ölümsüzdürler.
Türk Milleti tarih boyunca zor dönemlerinde çok değerli aydınlar çıkarmıştır. Bu konuda Namık Kemal’i örnek verirsek hiçbirimizin itiraz etmeyeceğini düşünüyorum. Günümüzde inandığı fikirler uğruna zindanlarda yatmayı göze alabilecek aydınımız var mıdır? varsa endişe etmemize gerek yoktur. Şayet yoksa o zaman durum vahim demektir. Aydını olmayan toplum, sütü olmayan anneye benzer. O toplumda gürbüz çocuklar yetişmez.
Televizyonları seyrederken ve gazeteleri okurken bana duyduğum ifadeler hep sahibinin sesi gibi gelmektedir. Zaten bağımsız bir yayın organı da kalmamıştır. Bağımsız olmaya çalışanların sesleri kısıldığı için etkinliğini kaybetmiştir. Güce boyun eğerek fikren mağlup olanların aydın olma hakları yoktur.
Görsel ya da yazılı medyanın, ticari kaygıların ötesinde bu ülkeye karşı bir sorumluluklarının olması gerekir. Sonuçta ticaret yapabilmek için bile ait olunan bir vatana ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple medya kuruluşlarının ekranlarında ve sayfalarında Türkiye'ye zarar verecek program ve yazıları kontrol altına alması hepimizin ortak çıkarınadır diye düşünüyorum.
Netice olarak Türkiye gibi bir ülkede aydın olmak kolay değildir. Aydın olmak yürek ister, sorumluluk ister, kısacası adam gibi adam olmak ister. Topluma zarar veren kişiliksiz asalaklara bit yavrusu, yani "yavşak" demek, hakaret değil durum tesbitidir. Kimse bir hayvanın adıyla tanımlanınca hayvan olmaz. Bu bir sıfattır. Söz konusu insanın hayvana benzeyen huyunu tanımlamaktadır. Alınacağınıza huyunuzu düzeltip, insan olmaya çalışın. Parazit ve asalak olup, topluma zarar vereceğinize, insan olup faydalı olmaya çalışın. Bilgi ve güzel ahlâk, parazitleşen insanlara karşı kullanılan en etkili haşare ilacıdır.
(16, Eylül, 2025-Ordu)