KILIÇDAROĞLU YIKIM TAŞERONUMU?
Necdet Topçuoğlu
Büyük Ortadoğu Projesinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için, projeyi yürüten Baronlar iktidardan önce muhalefeti ele geçirmişlerdir. Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu'nun BOP aparatı olduğu, 38. Kurultay sonrasında sergilediği tavırlar sebebiyle iyice su yüzüne çıkmıştır. Bu zat 13 yıl süresince, Erdoğan'ın sınırladığı alanda siyaset yapmıştır. Ona destek verenler olarak hepimiz suçluyuz. Kurultay sonrasında CHP bu sınırları aşınca olanlar olmuştur. Kılıçdaroğlu BOP aparatı olmayı sürdürmektedir. Bu kullanışlı aparat tam bir vakadır. Yıkım taşeronluğu görevini üstlenmektedir heveslidir.
CHP'nin 38. Kurultayı, Siyasi Partiler Kanunu'na uygun olarak, Çankaya İlçe Seçim Kurulu öncülüğünde yapılmıştır. Kurultay sonuçları Çankaya İlçe Seçim Kurulunca uygun görüldükten sonra, Yüksek Seçim Kuruluna götürülmüş ve onaylanarak kesinleşmiştir. Yüksek Seçim Kurulu Kararları kesindir ve başka bir yargı denetimine tabi değildir. Kurultay da herhangibir usülsüzlük yapıldığı sonradan ortaya çıktığı takdirde, itirazın somut belgelerle birlikte Yüksek Seçim Kuruluna yapılması zorunludur. Bu nedenle adli yargıda dava açılması usül yönünden hukuksuzdur. Görüştüğüm hukukçular da bunu teyit etmektedirler. Yazın dediğim zaman kimsenin eli kaleme gitmemektedir. Bu nedenle konunun teknik detayına girmeden, çerçevesini yazmak istedim.
Siyasi Partiler Kanununa göre, partiler Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidirler. Yargılanma makamı da Ansyasa Mahkemesidir. CHP'nin 38.Kurultayında hukuksuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açılacaksa, başvurunun Yargıtay Başsavcılığına yapılması gerekir. Yargıtay Başsavcısı gerekli belgeleri toplar ve dava açılması gerekiyorsa, iddianameyi hazırlar. Dava açılmasına gerek görmemişse takipsizlik kararı verir. Dava açıldıktan sonra, Anayasa Mahkemesi iddianameyi usül ve esas yönünden inceler. Uygun görürse iddianameyi kabul eder. Görmemişse reddeder. Geçmiş uygulamalarda Anayasa Mahkemesinde hakkında dava açılan başta DEM Parti olmak üzere çeşitli partiler bulunmaktadır.
Üzülerek ifade etmek isterim ki, yargıyı oyuncak haline getirdiler. Bunda getirenler kadar, oyuncak haline getirilmesine çanak tutan yargı mensupları da kusurludur. CHP 38. Kutultay sonuçları hakkında adli yargıda dava açılması istendiği takdirde, mahkemenin bunu yetkisizlik gerekçesiyle reddetmesi gerekirdi. Siyasi talimatla davayı kabul etmişse, yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir. Yargılamanın "Mutlak Butlan" olarak sonuçlanacağı konuşulmaktadır. Bu bile yargının bağımsız olmadığını göstermektedir. Mutlak Butlan kararı verilirse, 38. Kurultay yapılmamış sayılacak ve eski yönetimin geçerli olduğuna karar verilmiş olacaktır. Bu durumda mahkeme sonucu önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na tebliğ edecek, görevi kabul etmezse, CHP'nin yönetimine kayyım atanması gündeme gelecektir.
BOP aparatı Kemal Kılıçdaroğlu, partiyi kayyıma bırakamam diyerek, görevi kabul edeceğini, bu konuda Özgür Özel ile bir görüşme kabul etmediğini, gönderilen aracı heyete ifade etmiştir. Partiyi devraldıktan sonra, yeniden yapılandırarak bir yıl sonra kurultaya götüreceğini gazetecilere açıklamıştır. Bu karışıklığı fırsat bilen Erdoğan'ın önümüzdeki Kasım ayında baskın seçime gideceği konuşulmaktadır. Diyelim ki, Kılıçdaroğlu 38. Kurultay da mağdur edilmiştir. Erdoğan'ın amacı onun mağduriyetini gidermek değil, CHP'yi bölmektir. Bay Kemal'in bunu bilmemesi mümkünmüdür? Kılıçdaroğlu gibi eski Genel Başkan varken, CHP'nin başka düşmana ihtiyacının olmadığı görülmektedir.
Mahkemeden "Mutlak Butlan" kararı çıkarsa Kılıçdaroğlu'un eski ekibiyle birlikte yönetime geleceği kesin görünmektedir. Bu durumda savaş çıkarmaya gerek yoktur. Savaş çıkarılması Erdoğan'ın beklediği sonuçtur. Ekrem İmamoğlu'nu Silivri de yalnızlaştırmak istemektedir. Çözüm ortayolu bulmaktan geçer. Partinin ileri gelenleri bir araya gelerek bu yol bulunmalıdır. Kılıçdaroğlu'nun Genel Merkeze gelmeden, kendi ofisinden 38. Kurultay delegelegeleri ile Olağanüstü Kurultay kararı alması en akılcı yoldur. Bunun dışındaki yapılacak herşey intikam ve düşmanlık anlamına gelecektir. Bakalım Kılıçdaroğlu gerçek bir CHP'li gibi onarım mühendisliğimi yapacak, yoksa küreselcilerin aparatı gibi davranıp, yıkım taşeronluğumu üstlenecek, bunu görmeden öngörüde bulunmak yanlış olur. Bekleyip görelim.
(24, Haziran, 3025-Ankara)