Necdet Topçuoğlu


KOKARCA DA KOBRA ETKİSİ

Yaklaşık üç yıldan bu yana defalarca Kahverengi Kokarcanın potansiyel tehlikesini yazdım, ancak bir farkındalık oluşturamadım. Nihayet felaket benim beklentilerimin ötesine geçti.


KOKARCA DA KOBRA ETKİSİ

Necdet Topçuoğlu

Yaklaşık üç yıldan bu yana defalarca Kahverengi Kokarcanın potansiyel tehlikesini yazdım, ancak bir farkındalık oluşturamadım. Nihayet felaket benim beklentilerimin ötesine geçti. Canavar haşerenin özellikle sahil şeridinde ciddi ekonomik kayıplara sebep olduğu görülmüştür. Ebesi olmayan bebeğin doğumunda karışan çok olurmuş. Fındığa Kamu adına sahip çıkacak bir kurum olmadığı gibi, hastalık ve haşeresine karşı mücadele edecek bir kurum da bulunmamaktadır. Kokarca mücadelesi, üzerinde siyaset yapılmayacak kadar hassas bir konudur. Başlangıçta duyarsızlık sebebiyle mücadelede geç kalınmış olması, haşerenin kontrolden çıkmasına neden olmuştur.

2025 yılı Sonbaharında başlatılan mücadele yöntemleri bilimsel esalardan uzaktır. Hernedense mücadele denilince insanların aklına kimyasal mücadele gelmektedir. Halbuki kimyasal ilaç mücadelesi, faydalı böcekleri de yok edeceğinden ilk uygulanması gereken bir yöntem değildir. Kahverengi Kokarca, daha önce ABD, İtalya ve Gürcistan da büyük zararlara yol açtığı için yapılacak mücadele yöntemleri bellidir. Haşerenin tamamen yok edilmesi mümkün değildir. Öncelikle nüfus yoğunluğunun ‘’Allee eşiği’’nin altına indirilmesi gerekir. Nüfus yoğunluğunun, dişilerle erkeklerin birbirini bulamayacakları seviyeye inmesine ‘’Alle eşiği’’ denilmektedir. Nüfus yoğunluğu bu eşiğin altına inen haşerenin kendi kendine yok olması ve doğal dengenin kurulması beklenir. Bilinçsizce yapılan kimyasal ilaç uygulaması, çevre kirliliğine ve böceğin ilaca karşı bağışıklık kazanmasına neden olmaktadır demiştim. Nihayet dediğimiz oldu ve kokarcayı ilaçla yıkasanız bile ölmemektedir.

Kahverengi Kokarcaya karşı 70’in üstünde düşman böcek bulunmaktadır. Ancak bu haşerenin anavatanı olan Çin, Tayvan ve Güney Kore de, yapılan biyolojik mücadelede en iyi sonucu veren Samuray Arılardır. Söz konusu arılar %80 oranında haşere nüfusunu ekonomik zarar eşiğinin altında tutmayı başarmaktadırlar. Söz konusu arıların bir ülkeye ithal edilmesi ve doğaya salınması uzun zaman almaktadır. Haşere ilk defa Yalova ve Artvin de görüldüğünde biyolojik mücadele yapılmış olsaydı, bugün yaşanılan ekonomik zarar olmamış olurdu. Samuray Arılar, Samsun’daki Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsünde üretilmektedir. Tek mahsuru salındıktan sonra geri toplanması çok zordur. Diğer yandan haşere nüfusunun azaltılması için üç türlü tuzak uygulanmaktadır. Kokarca ve diğer böcekler tuzakların etrafında yoğunlaşmasına rağmen, tuzağa giren sayısı oldukça azdır. İlaçlamanın toplanan bu yoğunluğa tatbik edilmesi, İtalya da denenmiş bir uygulamadır. Bu uygulamanın. adı, "cezbet ve imha et" yöntemidir. Kimyasal ilaçların neler olduğunu bilmeme rağmen, sorumluluk gereği burada isimlerini yazmayı doğru bulmuyorum. Bu ilaçları uzmanlar tavsiye etmelidirler.

Aslında bitki koruma sorunları, 1980’li yıllarda Özal döneminde ‘’Zirai Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğü’’ nün kapatılmasıyla başlamıştır. Şimdi Tarım ve Orman Bakanlığı’nda yeterli sayıda Bitki Koruma uzmanı bulunmamaktadır. Toptancı bir anlayışla bütün meslektaşlar Ziraat Mühendisi olarak adlandırılmaktadır. Zirai Mücadele Araştırma Enstitülerinin çoğu kapatılmış, sadece Merkez Zirai Araştırma Enstitüleri’’ kalmıştır. Konunun asli sahibi olmayınca her kafadan bir ses çıkmaktadır. Bir politikacı çıkıp, kimyasal ilaç ve karantina uygulanmasını önerebilmektedir. Bu durum oldukça sakıncalıdır. Geçen yıl yazdığım makalelerde Tarım ve Orman Bakanlığı’nda bir Bakan Yardımcısının koordinasyonunda kriz yönetimi kurularak, acil eylem planı hazırlanmalıdır demiştim. Maalesef bu yapılmadı. Bu önerim halen geçerlidir. Söz konusu plan haşerenin görüldüğü her alanda eş zamanlı uygulanmalıdır. Haşerenin nüfus yoğunluğunu azaltacak biyolojik, tuzaklı, elektrikli böceksavar ve uygun görülen yerlerde ilaçlı mücadeleler yapılmalıdır.

Kahverengi Kokarca her yıl Temmuz ayında görülmeye başlamaktadır. Yapılan alan çalışmalarında en yoğun Eylül ayında görülmektedir. Ekim ayında soğukların başlaması ile birlikte ev, samanlık, ahır gibi barınma mekanlarına yerleşmektedirler. Bu mekanların tavsiye edilen ilaçlarla ilaçlanması faydalı görülmektedir. Ancak insanlar köyleri terk edip şehire gelmektedirler. Meydsn kokarcaya kalmaktadır. Kokarca yılın sekiz ayında yaşamını sürdürmekte ve dört ay aktif zarar yapabilmektedir. 400’ü aşkın bitkiyi konukçu olarak kullandığından mücadelesi zordur. Fındık, kivi, domates, elma, armut, incir, fasulye başlıca zarar verdiği ürünlerdir. Küresel iklimin değişikliğine bağlı olarak, daha birçok haşereyi görmeye hazırlıklı olmalıyız. Her zararlı, uygun ekoloji ve yeterli besini bulduğu sürece, üremeye ve yayılmaya devam etmektedir. Zamanında koruyucu önlemleri almayanlar, ilaçlı mücadeleye başvurmaktadırlar.

Bazen bir sorunu çözmek için sorunla ilgili olanlar, ellerinden gelen her şeyi yaparlar, ancak onlar çabaladıkça işlerin daha fazla çıkmaza girdiği görülür. Bilim insanları bu olayı ‘’Kobra Etkisi’’ olarak tanımlamaktadırlar. Bu tanımlama gerçek bir yaşam hikayesinden alınmıştır. İngilizler ile Hintliler arasında yaşanan bu hikaye ilginç, ilginç olduğu kadar da ders niteliğindedir. İngilizler Hindistan'da egemenliği ele geçirdiklerinde büyük bir sorunla karşılaşmışlardır. Hindistan’da fazla Kobra Yılanı oluğundan, yılana karşı nasıl korunulacağını bilmeyen İngiliz askerlerinin kayıp verdikleri görülmüştür. İngiliz Hükumeti bu soruna bir çözüm ararken, Hindistan halkının Kobra Yılanına karşı alışkın olduklarını ve nasıl korunduklarını fark etmişlerdir. Şöyle bir çözüm yoluna başvurmuşlardır.

Her Kobra yılanı ölüsü getiren Hintliye bir sterlin ödül verileceğini duyurmuşlardır. Bu duyuru Hindistan halkı tarafından ilgi ile karşılanmış olup, önemli bir kazanç kapısı olarak görülmüştür. Halk ölü yılan götürüp, karşılığında bir Sterlin alıyormuş. Ancak ilerleyen zaman içinde yılan sayısı azalmaya başlayınca kazanç miktarı da düşmeye başlamıştır.
Ancak bu noktada Hintlilerin aklına İngilizlerden daha mükemmel bir fikir gelmiştir. Mademki bu yılan bizim için bir kazanç kapısı olmuştur, o halde Kobra Yılanı üretim çiftlikleri kuralım ve yılanları üretip İngilizlere satalım diye düşünmüşlerdir. Bu düşüncelerini uygulamaya koymuşlar, çok sayıda çiftlik kurarak yılan satışlarını sürdürmüşlerdir.

İngilizler şüphelenmişler, çünkü öde öde bitmiyor. Durumu araştırmışlar, bakmışlar ki yılan çiftlikleri kurulmuş, başlattıkları bu kampanyanın artık sona erdiğini duyurmuşlardır. Bu defa Hintliler biz bu yılanlardan para kazanıyorduk, şimdi çiftliklerde boşuna besliyoruz diyerek yılanları salıvermişlerdir. İngilizler bu kararlarından sonuç alamadıkları gibi sorununun ikiye katlandığını görmüşlerdir. İşte ‘’Kobra Etkisi’’ nin hikayesi böyledir.

Kahverengi Kokarca ile mücadelenin hem uluslararası, hem de ulusal boyutu bulunmaktadır. Mücadele topluca, eş zamanlı yapılmadığı takdirde sonuç almak mümkün değildir. Görev Hükumetindir, dışarıdan bağırıp çağırmanın hiç faydası yoktur. Öncelikle mücadele için özel kaynak ayrılmalıdır. Tekrar söylüyorum, bir Bakan Yardımcısının koordinasyonunda ‘’Acil Eylem Planı’’ hazırlanmalıdır. Mücadelede görev alacak personel, hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdır. Sonra plan uygulamaya konulmalı, Samuray Arılar alana salınmalıdır. Üç çeşit tuzaklı mücadele uygulamaya konulmalıdır. Çok sayıda elektrikli böceksavardan faydalanılmalıdır. Uzmanların uygun göreceği kapalı alan ilaçlaması yapılmalıdır. Üreticiler fındık bahçelerini temizlemelidir. Haşereye barınacak alan bırakılmamalıdır demiştim. Geçtiğimiz dönemde tam olmasa bile bu mücadele şekillerinin bir kısmı yapılmıştır. Ancak yarım bırakıldığı için, haşerenin üremesi katlanmıştır. Daha doğrusu "Kobra Etkisi" yapmıştır. Şimdi mücadelede yeniden başa dönülmesi zorunludur.

(07, Ekim, 2025)