SİLAH BIRAKMA TİYATROSU
Necdet Topçuoğlu
Bu sabah saatlerinde Irak’ın Süleymaniye kentinde CIA ve MOSSAD'ın organize ettiği, PKK nın silah bırakma tiyatrosu sahneye konulmaktadır. Tiyatroyu izlemeye dünyanın önemli gazetecileri davet edilmiştir. Ancak olay yerinden canlı görüntü almaya izin verilmemektedir. Katılımcılar kaydedilen görüntüleri, daha sonra kurulmuş olan dev ekrandan izleyeceklermiş. Böyle olacaksa oraya gitmenin anlamı nedir? Algı yaratmanın, toplumu kandırmanın daha adicesi düşünülemezdi. Alenen kocaman bir devlet terötör örgütünün oyuncağı olmuştur.
Saklamaya gerek yok, aslında Büyük İsrail Devleti'nin temel atma töreni yapılmaktadır. İsrail Golan Tepelerini anlaşma sonucu topraklarına katmıştır. Suriyede 10 adet askeri üs kurmuştur. Türkiye sınırında 800 km boyunca bir PKK+YPG devleti kurdular. Bunun anlamı PKK'nın sınırımıza yerleşmesidir. Derme çatma Suriye Devleti hava sahasını Türkiye'ye kapatma cüretini bile göstermiştir. Hatta gün gelecek Türkiye'ye vize bile koyacaklardır. Bu sabah sahneye konulan tiyatroda
sembolik olarak 20 PKK'lı silahlarını teslim etmeyip, parçalayacaklarmış. Türkiye'den giden heyet de yabancı bir ülkedeki bu saçmalığı izleyecekmiş. Yazıklar olsun.
Demekki muhalif televizyon kanallarını hukuksuz bir şekilde kapatmanın arkasında, bu kepazeliklerin görünmesini engellemek yatıyormuş. Neymiş, Muktedir Cumartesi sabahı tarihi bir konuşma yapacakmış. Fiilen tarih olanların tarihi konuşma yapmaları mümkün değildir. İnsanlar herşeyi bilmektedir. Siz o konuşmayı Anadolu'daki Ali dayının kavuğuna anlatın. Bu kirli süreç aksamasın diye PKK'nın 12 şehidimize kurduğu kimyasal tuzağı bile sineye çektiniz. Gerçek ortaya çıkmasın diye şehitlere otopsi bile yapılmamıştır. İki yıldır bu mağara kontrolümüzde denilmektedir. Kontrolünüzde olan bu ise, olmayanlar kimbilir ne durumdadır.
İyi Parti ve Zafer Partisi, söylemleri doğru olmakla birlikte, siyasetin etkisiz elemanlarıdır. CHP ise, bu süreçten olurda iyi bir şey çıkarsa, bunun gerisinde kalmayayım kararsızlığı içinde görünmektedir. Ülkesel politikalar siyah ile beyaz kadar net olmalıdır. Gri politikalarla kurtuluş mücadelesi vermek mümkün değildir. DEM Partiyi karşısına almaktan çekinenler, gitsinler Cumhur İttifskında yer alsınlar. Siyaseten daha ahlaki davranmış olurlar. Müebbet hapis mahkumu Abdullah Öcalan'ın Kanunlara aykırı olarak video yayınlanmasına bile net olarak karşı çıkamayanlar, olsa olsa iktidar payandalarıdır. Türk Milleti oynanan tiyatroda kimin dansöz kimin sanatçı olduğunu ayırt edecek kadar ferasetlidir.
PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, örgüte yakın bir basın sitesi aracılığıyla yaptığı videolu açıklamada, “Varlık inkârına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Silahlı mücadele anlamını kaybetmiştir. Nihai amacımdan asla vazgeçmiş değilim. Bundan sonraki mücadelem TBMM de kurulacak komisyonlar ve çıkarılacak Kanunlar aracılığı ile olacak demektedir. Sadece bu açıklama bile, Meclis Komisyonlarına katılmamak için yeterli bir sebep olarak görülmelidir. CHP bunu anlamıyorsa, partiyi Sezgin Tanrıkulu'na devretmelidir.
Yalnız Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür.” derken neyi kastettiğini net olarak açıklamıyor! Zaten bu Kürt tavan siyaseti hep sahtekârdır. Barış derler terör üzerinden kan dökerler. Sosyalist felsefe ile Kürt ırkçılığı yaparlar. Demokratik Toplum derler, Siyasal İslam ile işbirliği yaparak ülkeyi bölmeye kalkarlar.
Öcalan yaptığı konuşmayı camdan okumuştur. Belliki, ABD tarafından yazılıp eline verilmiştir. Çünkü ABD Büyükelçisi Barrack, neyi kastediyorsa konuşmasından o anlam çıkmaktadır. Öcalan'ın "Demokratik Konfedaralizm" dediği işte budur. Büyükelçiler görev yaptıkları devletin iç işlerine karışamazlar. Bu nedenle Barack denilen kripto yahudi Türkiye de istenmeyen adam ilan edilmelidir.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Barrack, “Benim için İzmir, Yahudilerin, Müslümanların, Hıristiyanların bir arada yaşadığı, bu toplulukların harmanlandığı bir örnektir. Bu bütün Türkiye de böyle olmalıdır. Osmanlı İmparatorluğundaki millet sistemi, yüzlerce yıl farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine imkân verdi.” demiştir. Yani ulus devletten vazgeçen, sadece PKK değildir. Öcalan, AKP ve MHP’nin de ABD dayatmalarını kabul ederek ulus devletten vazgeçtiğini gördüğü için umutlanmıştır. Bu sebeple yolları, Büyük Orta Doğu Projesi’nde yani Büyük İsrail’de kesişmektedir. Yeliz adlı beygire “Kanlı 1923 darbesi” diye boşuna söyletmemişlerdir. Eski paradigmaları terkettik derken kastettikleri tam da budur.
Kurucu Anayasa başta olmak üzere, TBMM de çıkarılacak Kanunlar konusunda Abdullah Öcalan'a yeterli güvencelerin verildiği anlaşılmaktadır. Muhalefet doğru bir politika izlemek istiyorsa, bir an önce Özgür Özel, Ümit Özdağ ve Musavat Dervişoğlu bir araya gelerek bu gidişe kesin direnmelidirler. Türk Milleti en güçlü biçimde arkalarında olacaktır. Türkiye elden giderken muhalefet halen ayrı partiler halinde küçük siyasetle uğraşıyorsa, onlar da Büyük Ortadoğu Projesinin birer aparatları demektir. Türk Milletine sesleniyorum, tiyatronun son perdesi oynanmaktadır. Oyun bitmeden uyanın ve indirin şu perdeleri. İndirmezseniz sizde bu oyunun figüranları olarak tarihe geçeceksiniz.
(11, Temmuz, 2025-Ordu)