Necdet Topçuoğlu


TÜRKİYE'NİN ANTONIO DI PIETRO GİBİ SAVCIYA İHTİYACI VAR

Hukuk kültürü yüksek olan ülkelerde, kritik dönemlerde önemli hukukçular ortaya çıkmaktadır


TÜRKİYE'NİN ANTONIO DI PIETRO GİBİ SAVCIYA İHTİYACI VAR

Necdet Topçıoğlu

Hukuk kültürü yüksek olan ülkelerde, kritik dönemlerde önemli hukukçular ortaya çıkmaktadır. Fransa hukuk tarihinde dürüstlüğü ile bilinen avukat Beryyer yoksulluk içinde ölüm döşeğinde iken genç avukatlar ziyaret ederler ve içlerinden birisi sorar: 'Efendim, zamanında ayaklarınızın altına hazineler serdiler; neden almadınız ?'
Beryyer: "Almam için eğilmem gerekiyordu!" demiştir. İtalya da ise yapılan "Temizeller Operasyonu"unda Antonio Di Pietro, Cumhuriyet Savcısı olarak önemli görevler yapmıştır. İçinden geçmekte olduğumuz dönemde Türkiye'nin de, Antonio Di Pietro gibi cesur bir Savcıya ihtiyacı bulunmaktadır.

Antonio Di Pietro, beş bin nüfuslu küçücük bir İtalyan kasabasında dünyaya gelmişti, yoksul bir ailenin çocuğuydu, çobanlık yaptı, garsonluk yaptı, park bekçiliği yaptı, bir yandan kereste fabrikasında çalıştı, bir yandan okudu, hukuk fakültesinden diplomasını aldı ve savcı oldu.

42 yaşındaydı.

Milano'da görevliydi.

1992 yılıydı.

Önüne sıradan bir nafaka davası gelmişti.

Milano belediyesinin temizlik işleri taşeronu olan Mario Chiesa, eşini boşamış ve nafakayı ödemiyordu. Eşi de intikam için savcılığa bir ihbar mektubu yazarak, “Mario rüşvetle ihale alıyor” demişti.

Savcı Di Pietro dosya üzerinde çalışmış, kadının doğru söylediğini anlamıştır. Savcı'nın talimatıyla işadamı kimliğine sokulan bir gizli polis, Mario ile temas kurmuş, belediyeden alınacak bir ihale karşılığında yedi milyon liret rüşvet verilmiştir. Mario rüşveti almış ve suçüstü yapılmıştır.

Yedi milyon liret, bugünkü parayla sadece üç bin Euroydu.

O an için henüz kimse farkında değildi ama, sadece üç bin Euroluk rüşvete suçüstü yapılarak, İtalya'yı temellerinden zangır zangır sarsan “temiz eller” operasyonu başlamış oldu.

Çünkü…

Mario Chiesa'nın bilgisayarına el koyan savcı Di Pietro gözlerine inanamamıştı, yedi bin bin kişilik rüşvet listesi çıkmıştı.

Namuslu savcı hiç tereddüt etmedi, arı kovanına çomak sokmuştu.

Mario Chiesa rüşveti topluyor, Milano Belediye Başkanı Paolo Pillitteri'nin banka hesabına yatırıyor, belediye ihaleleri rüşveti verenlere dağıtılıyordu.

Astronomik rakamlar vardı.

Üstelik, Milano Belediye Başkanı Pillitteri, İtalya'da başbakanlık yapmış olan Sosyalist Parti lideri Bettino Craxi'nin kayınbiraderiydi.

Hadisenin nerelere uzandığını gören savcı Di Pietro, kendisi gibi namuslu savcılardan ekip kurdu, Gherardo Colombo, Camillo Davigo, Saverio Borelli… Hukukun üstünlüğü için, İtalyan halkının haklarını korumak için, hayatlarını ortaya koyarak mücadeleye başladılar.

Gerçekten cesaret istiyordu, İtalya dediğin ülke adeta mafya cumhuriyetiydi, savcılar vuruluyor, havaya uçuruluyordu.

Ama, gözünü budaktan sakınmayan bu dört savcı kolları sıvadı, beş binden fazla kişi hakkında yolsuzluk davası açtılar.

Siyasetçilerden mafya babalarına, spor kulübü başkanlarından sanatçılara kadar, rüşvete bulaşmış herkesi hakim önüne çıkardılar.

Beş eski başbakan, adalet, maliye, dışişleri, sağlık ve tarım bakanları, parti genel başkanları, ayrıca 150 milletvekili hakkında dava açtılar.

Tablo korkunçtu, rüşvetin bulaşmadığı devlet kurumu kalmamıştı, her yıl beş milyar dolardan fazla rüşvet dağıtılıyordu.

Yeniden başbakanlığa aday olan Craxi'nin 100 milyon dolardan fazla rüşvet aldığı ortaya çıktı, 30 yıl hapse mahkum edildi ama, Tunus'a kaçtı, Tunus'ta ölene kadar İtalya'ya dönemedi.

Hıristiyan Demokrat parti genel başkanı, 33 defa bakanlık, yedi defa başbakanlık yapan Andreotti'nin mafya kuklası olduğu ortaya çıktı, Sicilya mafyasının “amca” dediği Andreotti'yi ABD'deki İtalyan mafyası yönetiyordu, kirli ilişkileri hakkında haber yapan bir gazeteciyi öldürttüğü iddia ediliyordu, sanık sandalyesine oturtuldu, 24 yıl hapisle yargılandı, zamanaşımıyla kurtuldu.

800 işadamı itirafçı oldu.

İnsan içine çıkamayıp intihar eden siyasetçiler, işadamları oldu.

Kapatılan partiler oldu.

Geçmişini silmek için adını değiştiren partiler oldu.

Ülke genelinde 400'den fazla belediye meclisi feshedildi.

Yolsuzluk her şeyi kirletmişti ama, bu lağım ortamına rağmen, bağımsız yargı ve halkın vicdanı tertemiz kalmayı başarmıştı.

İtalyan halkı, savcı Antonio Di Pietro'ya ve ekibine öylesine sahip çıktı ki, ne karanlık siyasi güçlerin, ne de mafyanın gücü yetememiştir.

Bütün siyasi partiler gırtlağına kadar rüşvete bulaşmışken, parlamentonun yarısı sanık sandalyesinde otururken, farklı farklı dünya görüşlerine sahip milyonlarca vatandaş, ülkenin her şehrinde savcı Di Pietro'ya destek mitingleri düzenlemiştir.

Dünyaya ilham veren, adalet cesareti veren, namuslu siyaset için güç veren “temiz eller” operasyonu, halkın gücüyle başarıya ulaşmıştır.

Tüm dünyada hukuk kavramının sembolü haline gelen savcı Di Pietro'nun üç düsturu vardı… “Savcılar, kendileri için değil toplum için yaşamalı, polisler hırsızlardan hızlı olmalı, hırsızlar hakimlerin atamasını yapmamalı” diyordu.

Değerli dostlarım, yaşanmış İtalyan örneğini gördükten sonra, bağımsız yargının ne kadar değerli olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye de yargı, maalesef muhalifler üzerinde sopa olarak kullanılmaktadır. Halbuki Antonio Di Pietro gibi bir baş savcı ve birkaç meslektaşı, Türkiye'yi uçurumdan kurtarabilir. Halkın desteğini arkasına alan böyle savcılara şiddetle ihtiyacımız bulunmaktadır.

(01, Aralık, 2025-Ankara)